Bedrettin Cömert' in bir kitabı Mitoloji ve İkonografi
Düşündüm de sevgili kitaplarım konuldukları köşelerde okunmayı bekleyerek ömür doldururken sararıp soluyorlar. Havalandırayım, yaz güneşinde tozu toprağı ortaya çıkan kitaplarıma yıllık bir bakım göstereyim ve bir kısmının da yerini değiştirerek aradığım zaman bulabileceğim şekilde yerleştireyim dedim ve kolları sıvadım. Aslında amacım kitaplarımı düzenledikten sonra ki, bu düzenleme anladım ya benim için bitmeyen bir senfonidir, oturup bir şeyler çiziktirmek ve aklımdaki müthiş konular üzerine derinlemesine dalmaktı yazılara.
İşte o düzenleme sırasında alıp da okumayı unuttuğum, bir nedenle yarım kalan pek çok kitapla karşılaştım ve hüzünlü bir bulut indi yüreğime. Bunlardan biri de BEDRETTİN CÖMERT' in yazdığı MİTOLOJİ VE İKONOGRAFİ kitabıydı. Aslında eserin, MİTOLOJİ ve İKONOGRAFİ'nin üçte birini okumuşum, satırların altını çizmişim yani derkenardan geçilmiyor o sayfalarda. Aklımdaki o çok derin konuları yazabilmek, doğru aktarabilmek için iyi bir geçmiş bilgisine sahip olmak gerekir diye düşünmüştüm. Mitoloji ile başlayıp günümüze doğru evrilen bilgilere gerçekten gerek duyuyorum. Sonra toprağın altından heykeller fışkıran bir kentte, neyin ne olduğunu tam olarak kavramadan yaşayagelmek, benim için aslında yüreğimi gizli gizli kemiren bir utanç konusu da. İşte bu eksikliğimi giderebilmek için okuduğum kitabı kimbilir hangi acil okumalar için bırakmışım. Çok güzel bir mitoloji kitabı öyle ki onu okurken, Hoseidos'a, Homeros'a, Platon'a ve Grek trajedilerine bakmadan geçilemeyecek, yayıldıkça zenginleşen zenginleştikçe renklenen bir kitap. Uzun zamandır istediğim bu projenin üzerindeyim şimdilerde. Hepsini dağınık olarak okuduğum eserleri bir ana izlek etrafında anlamlandırmak da çok hoş olacak gibi, başarabilirsem.
" Sanat tarihçisinin, gelişme eğilimini hiçbir zaman yitirmeyen bir duyarlık yeteneği, öte yandan bu duyarlığı sürekli ayakta tutan, onu yeni boyutlara ulaştıran , bilgisel birikim ve yorum bilincinin olması gerekir. Sanat tarihçisi, tarihçi nitelemesine sığınarak, ne çağından ne gününden soyutlayabilir kendisini. Biz geçmişin olaylarına ancak, çağımızın yaşanmasıyla elde ettiğimiz görüntü perdesi aracılığıyla bakabiliriz. Sanat yapıtına, sanatsal bilinçle ve duyarlıkla sızabilmek için kuramsal hazırlık zorunludur....."
Bilir misiniz yukardaki satırların yazarı , BEDRETTİN CÖMERT'in yaşasaydı yani katillerce kurşunlanıp öldürülmeseydi, bu ülkeye, ülkemize, memleketimize çok değerli katkılarda bulunmaya devam edecek olan aydınlık ve çalışkan bir sanat tarihçisi olduğunu bilmem ki bilir misiniz? 11 Temmuz 1978 günü kurşunlanarak öldürülmüştü 38 yaşında gencecik bir sanat adamı ki bilimsel bakışlı ve eşi Maria da ağır yaralanmıştı. Sonrasında öncesinde, neler olmuş kısaca bakmakta yarar var.
"11 Temmuz 1978 Salı günü. Sabah saat 08:45'de Ankara Gaziosmanpaşa, Karagöz Sokak’daki evinden çıkan Cömert mavi renkli Volkswagen arabasına doğru yürüdü. İki adım arkasından İtalyan asıllı karısı Maria onu takip ediyordu. Arabalarına binip motoru çalıştırdılar."*
"Yolun ilerisinde kırmızı renkli bir Simca'da 3 kişi bekliyordu. Cömert çiftinin arabası hareket edince kırmızı Simca da hareket etti. Volkswagen'in yolunu kesen Simca’dan iki kişi dışarı çıkıp araca ateş açtılar. Çapraz ateş sonucu Cömert olay yerinde öldü. Karısı Maria ağır yaralandı."*
"Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Başkanlığını" üstlenmiş olan Cömert, kısa bir süre önce Hacettepe Üniversitesi’nde çıkan olayları araştıran komisyonun başkanlığı üstlenmişti. Bu nedenle de ölüm tehditleri alıyordu." *
Cömert'in yaşamı, hazin sonunu detaylarıyla öğrenmek için aşağıdaki linki okumanızı önereceğim.Okumayı yarım bıraktığım kitaplarımı, genelde önsözüden başlayarak yeniden okurum. MİTOLOJİ ve İKONOGRAFİ kitabının Giriş bölümündeki Bedrettin Cömert'in şu satırlarını görünce, aktaramadan edemedim:
"...Gittiğimiz önemli sanat merkezlerinde "şu galeriyi gezdin mi, bu müzeyi gördün mü?" diye sorarlar hep. Biçoklarımız sıkılır böyle yerlerde. Çoğunda, salt gitmiş olmak için, soranlara "evet" diyebilmek için gidilir bu gibi yerlere. Bu tutumu her zaman olumsuz bir davranış ve sanata ilgisizlik olarak yorumlamak yanlıştır. Çünkü sanat eserlerini ilginç kılacak, onları bize yaklaştıracak gerekli araçlar verilmemiştir elimize. Bizler Türküz ve İslam geleneğine bağlı bir ulusuz. Oysa topraklarımız bu geleneğe yabancı olan eserlerle dolup taşmaktadır ve bu eserler içerik bakımından "Batı" dediğimiz dünyanın geleneğine bağlanmaktadır. Bu eserleri, yetersiz turistik amaçlar dışında, bize gerçek yönleri ile yakınlaştıracak, onları tanımamızı , ne olduğunu bilmemizi sağlayacak, ama herşeyden önce kendi arı Türkçemizle yazılmış araçlar konulmamıştır önümüze (müze katalogları dışında). İşte bu nedenledir ki kendi geleneğimiz ve bu geleneğin belirlediği duyarlığımızın dışına çıkan eserler karşısında, haklı olarak sıkılmışızdır, resim ve heykel sanatını öcü sanıp kaçmışızdır ve tek çare olarak ulusça yalnız şiire sığınmışızdır. Bugünkü çağdaş sanata olan ilgisizliğin nedenini,ya eleştirmene , ya seyirciye yüklemişizdir. Bu işin şimdiye dek sorumsuzca savsaklanmış bir eğitim yönü olduğunu, düşünmemişizdir; düşündüğümüz zamanlar da sadece suçlamakla yetinmişizdir; kendimiz gerekli girişimlerde bulunmadan herşeyi hep başkasından beklemişizdir..."
Evet ya ne kadar doğru demiş Bedrettin Cömert. Gideriz müzelere, bakarız öyle genelde, hatta Bergama'daki kabartmalarımızın lahitlerimizin de geri verilmesini isteriz ama gel de oradaki eserlerin öyküsünü anlat, nedir diye sorsalar ne kadar açıklama yapabiliriz? Hem bunun için sanat tarihçisi olmayı söylemiyorum, sadece genel kültür anlamında ana hatlarıyla bilmemiz gerekmez mi? Cömert'in sözleri derin bir eleştiri olduğu kadar derin, köklü bir memleket sevgisi ile de bezenmiş. Öldürülüşünden 31 yıl sonra gördüğüm Bedrettin Cömert'in gerçek bir aydın ve yurt sevgisi ile çarpan yürek olduğu.
Işıklar içinde yatsın. "Cömert, 1950’lerde şiirle girdiği edebiyat-sanat dünyasında, adını daha çok eleştiri çalışmalarıyla duyurdu. Önemli çeviriler yaptı.
Gombrich’in ünlü kitabı Sanatın Öyküsü ’nün çevirisiyle 1977 Çeviri Ödülü 'nü kazandı.
"Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak" adlı şiir kitabı ise 1979 yılında yayınlandı."*"
Cömert’in daha sonra yayınlanan kitapları arasında şunlar sayılabilir:
"Giotto'nun Sanatı", "Croce'nin Estetiği "ve "Mitoloji ve İkonografi".
"Eleştiriye Beş Kala " isimli çalışması ölümünden sonra Hasan Hüseyin 'in düzenlemesi ile yayınlandı."*
Bense bir elimde kurşun kalem önüme yığılı kitaplar arasında öğrenciliğime devam etmeye çalışacağım, okuyabildiğim ve anlayabildiğim sürece.
* http://tr.wikipedia.org/wiki/Bedrettin_C%C3%B6mert
www.deki.com.tr/index.php?categoryID=82
Mitoloji ve İkonografi , BEDRETTİN CÖMERT, De Ki Basım Yayın Ltd Şti, 2006
Bloğum Milliyet Blogda 4 / 8 / 2009 da Bedrettin Cömert'ten Mitoloji ve İkonografi adıyla yayımlanmıştır:
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=195197
Etiketler: Bedrettin Cömert, Gömbrich, Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Mitoloji ve ikonografi, sanat tarihçisi, Sanatın Öyküsü, Şair Hasan Hüseyin
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa