Kitaplar Öyküler Etkinlikler

Kitap , okuma, , çocuk kitapları , romanlar , anılar, edebiyat sohbetleri , sanatçılarla söyleşiler , fotoğraf , edebiyat , çocuk eğitimi üzerine üzerine dokunmak istediğimiz herşey

8 Temmuz 2010 Perşembe

Cadı Kazanında Hayatta Kalabilmek


Hayatta kalabilmek için mücadele eden, diye başlıyordu haber. Ne olduğu önemli değil. Kimin nasıl mücadele verdiği de o kadar önemli olmuyor. Önemli olan amaç ki o da hayatta kalabilmek. Bu bağlamda tüm insanlar hepimiz zavallıyız. Olmadık acıları başkalarına tattırırken kendi zavalılığımızı farkında olmayan zavallılıklardan beslenerek kalıyoruz hayatta etiksizce.


Eskiden hayatta kalabilmeyi, o karikatür dergilerinde haksız olarak çokça yer alan yamyam kazanlarında pişmemek olarak düşünürdüm. Yani yamyam kazanlarında pişme gibi bir durum yoksa eğer hayat sonsuz gelirdi bana. Üç belki de dört yaşlar için... Hayatta kalmak için ayrıca bir çaba ve özellikle para gerektiğinin hiç bilincinde değildim. Ama dikkat dikkat arap saçlarını bile; pişirip yedikleri insanların kemiklerinden tokalarla tutturan bu yamyamlardan uzak durun.

Kuşkusuz bu bir erken çocukluk algısı ve son derecede yanıltıcı. . Küçücük bir çocuğa yamyamları korkunç gösteren karikatürler gösterilirse yaşamının o en değerli yıllarında, beyni de bunu sinsice hatırlatır ileride, gizli çalan bir alarm gibi. Yamyamlar çok kötüdür. Gerçek kötüyü ve kötülükleri anlayamaz. Şükür ki bizden çok uzaktalar şu yamyamlar, diye pek sevirdim. Öyle ya Afrikadalarmış. O sırada Afrika paylaşım savaşları yaşanıyormuş. Bundan haberim yoktu.

Uzaklara gitmek, gezmek seyahat etmek dünyaya açılmak belki de bilinç altında hep o kuşkuyu taşıdığı için mi saklandığımız o Oblomovumsu tembellik kuyuları. Al işte! Bak dünya orada ama sen neredesin? Hiç bi şey yapamazsan yürü, yakın çevrede yürü, orası da dünya değil mi? Ama hemen o korkunçtan koruyan sığınağımıza, mağaramıza koşarız. Gerçekten korur mu, o da şüpheli.

Korsanlar da yamyamlardan sonra gelen kötü insanlardır. Hele kör gözü kara bantlı, olmayan ayağı tahtadan, kopuk kolu ise demir bir mezbaha çengeli olan hain korsandan kim korkmaz. Hep korku, hep gerçeklerin saklanması ve çocuğun aklı çalıştığı halde aklının sürekli olarak sanki aptalca öyküleri kurgularmış da gerçekleri hiç algılayamazmışçasına hayalci olacağı düşünülerek yazılmış düşüncesizce saçılan hastalıklı bilinçaltı kusmukları.

Yazma süreçlerine yoğunlaştığım son yılda, kavradığım bir gerçek var. Yazmak psikanalitik bir deşarj aracıdır çoğunlukla ve benim yaşımda olanlar için belki de kuytu köşelerde yıllarca saklı kalarak basıncıyla dünyasını karartmış, pis kokuların kimbilir nice sıkıntıların da aniden döküldüğü bir arena. Arena. evet, kanlı ya da kansız bir arenada kendisiyle anılarıyla, inançlarıyla ve geçmişiyle hesaplaşmadır aslında yazmak. İşte bu hesaplaşma sürecinde, yaptığınız işin aslında profesyonel bir yazma eylemi olduğunu akılda tutmanın önemi büyük. Yoksa yazılanlarla zavallı çocukları, sağlıksız bilinçaltı tortuları içinde boğmak işten bile değil.

Yazan bile anlayamaz bunu, en yakınları da. Ama birgün gerçek zınk diye çarpar. Çok sonra eser bütünleşip ortaya çıktıktan sonra bile belki kendisini, güncel konuları ele alan çağdaş bir kişi olarak görebilir yazan. Ama geriye bakıldığında dünya dertleri hep aynıdır ve yazar kendi geçmişinden bir şeyler kurgulamış olduğunu anladığında sadece gülümser. Gülümsemek yetmez yazma işinin bir profesyonel edim olduğuna gönülden inanmak gerekir. Bir plan yapmak ve dışına çıkmamak gerekir. Etik kaygılar taşımak gerekir.



Dağınık bir yazı olacağı belliydi. Çok hüzünlü günlerdeyim. Yol ayrımındayım adeta hüzünlerimin. Bakıyorum geriye ve benden yaşlıyken gidenler şimdi benden genç kaldılar.

Çocukluk ve ilk gençlik ise yaşanmamış kadar uzak iklimlerde coğrafyalarda puslu hayaller.Aniden gidiveriyor insanlar, geri getirmenin olanaksızlığı ve acısı hem tanıdıkların hem de tanımadıkların acısı içimdeki uğultulu tepelerde, derin vadilerde yankılanıyor hıçkırıklara dönüşerek. Belki de hiç bir zaman gerçekleşemeyeceğini bildiğimiz tutkuların kırıklığından bu hüzün, bu melankoli. Bizler zavallı insancıklar diyorum. Sessizce. Kaygı okyanuslarında dalıyorum derinlere, zavallı insancık olmanın derinliklerine.

Hayatta kalmak sadece yamyam kazanına düşmemek olsaymış keşke,cadı kazanlarını öğtetmemişler bize, bu korkunç cadı kazanından çıkmamız, kurtulmamız gerektiğinin sıkıntısı basıyor saatleri.



ezgiumut 2010 Temmuz 5

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Füsun Akatlı'yı Uğurlarken


Nasıl üzüldüm anlatamam. Türk Edebiyatımızın zarif bir hanımefendisi, değerli bir eleştirmen ve dramaturg , yazar sevgili Füsun Akatlı'yı kaybettiğimiz haberi düştüğünde yüreğim cız etti.




Kırmızı Yayınları'nca verilen sevgili Hulki Aktunç'un Sönmemiş Dizeler adlı yapıtıyla kazandığı 2010 Metin Altıok Ödülü töreninde dinlemiştim en son sevgili Füsun Akatlı'yı. Daha önce de, kadın yönetmenlerden Bilge Olgaç fotoğraf sergisinin de olduğu Abidin Dino etkinlikleri'nde Fransız Kültür Merkezi'ndeydi. Yine Fransız Kültür Merkezi'nde Leyla Erbil etkinliği'ndeydi. Bir kez de Bilgi Üniversitesi'ndeki Leyla Erbil Sempozyumu'nda da vardı sanırım.



Son olarak katıldığım Kadın Eserleri Kütüphanesi'nin Koç Müzesi'nde Fenerbahçe Vapuru'nda düzenlediği ve sunuculuğu yazar Tülin Tankut'un yaptığı "Leyla Erbil Ve Vapur" etkinliğinde gözlerim aramıştı Füsun Hanım'ı da soramamıştım.



Kim derdi ki gidiverecek 66 yaşında veda edecek bu dünyaya hem de sevgili bir dostunun Tomris Uyar'ın ayrıldığı bir başka 4 Temmuz' da.



Çok güzel sözcükler yazmak isterim kendisine, o güzel sözcüklerle uğurlamak isterim. Füsun Hanım ile karşılıklı olarak pek konuşma şansım olmadı ama hep okudum ve dinledim. Geçen akşam bazı bölümler okumuştum “Kültürsüzlüğümüzün Kışı” adlı kitabından, içindekiler kadar adını da çok sevdiğim kitabından. Kendisiyle zihinsel olarak konuşmuş, kitabın üzerine notlar yazmıştım. Oysa değerli yazar o sıralarda hastanede belki de yaşam mücadelesi veriyormuş. İşte yaşamın dayanılmaz trajikliği...



Sivas Kırımı'nda yitirdiğimiz değerli şair Metin Altıok ile yaşamı paylaştıklarını da bilmiyordum, tek kızının Zeynep Hanım olduğunu da. Ne acılar çekmiştir. Metin Altıok Ödül Töreni'ne değerli bir juri üyesi olarak ve 93'ün acılarınıderinden duyan bir edebiyatçı olarak katıldığını sanıyordum.



Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bir süredir tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde vefat eden yazar, edebiyat ve tiyatro eleştirmeni Füsun Akatlı için başsağlığı mesajı yayınlamış.

TGC Yönetim Kurulu adına yapılan yazılı açıklamada, ''TGC Sedat Simavi Ödülleri Edebiyat Dalı Seçici Kurul üyesi olan ve Sedat Simavi Ödülleri'nin saygınlığının sürdürülmesinde önemli katkıları bulunan Doç. Dr. Füsun Akatlı'yı (66) yitirmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Akatlı'nın ailesine ve edebiyat dünyasına başsağlığı diliyoruz'' denilmiş.Ben de buradan ışıklar içinde yatsın diyorum.





Kitaplarında yazdıklarının dışında, ödül töreninde, kürsüdeki ve sevgili Leyla Erbil'in yanındaki bir dostu olarak anımsayacağım, onca zerafetiyle ve duman rengi , o kendisine çok yakışan şık elbisesiyle, boynundaki kolyesiyle, acılarını saklayan o tatlı gülümsemesiyle ve sözcükleriyle. Keşke bunları daha önce yazabilseydim ama, jüride olduğunu okuyunca, haber yapmaktan çekinmiştim. Keşke aldırmasaydım, yazsaydım. Çok zariftiniz sizler ikiniz birer prenses gibiydiniz o gün, hatta yanyana oturan iki kraliçeydiniz çağdaşlığımızın  kraliçeleriydiniz, sevgili Leyla Erbil ve sevgili Füsun Akatlı yanyana... Ah o gün Yaşar Kemal'e de Üç Silahşörler belki de Şövalye benzetmesi yapınca, “Bak ne kadar genç delikanlısın,” diyorlar demişti yanılmıyorsam . Bunları saklamamalı söylemeli. Yaşamdan ardımıza kalan tatlı sözcükleri ve anları anlatmalı zamanında... .

..Işıklar içinde yatsın Sevgili Füsun Akatlı ve sevenlerine, dostlarına, geride kalan yakınlarına dayanama gücü ve sabır diliyorum tüm kalbimle.

Güle güle sevgili Füsun Akatlı.

ezgiumut 2010 Temmuz 5

NOT Füsun Akatlı, Çarşamba günü saat:10.30'da Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde düzenlenecek tören ve sonrasında Teşvikiye Camii­´nde kılınacak öğle namazının ardından Çengelköy mezarlığında uğurlanacak

Etiketler: , , , , , ,